Bir kurumun en değerli varlıkları markaları, patentleri veya sahip oldukları gayrimenkuller değil, ekipleridir. Bunu bu dergiyi okuyan sizlerden daha iyi bilen yoktur. Vaktinizi, kariyerinizi tam da bu misyona adadınız. Peki kurumların büyüme hızları neyle alakalıdır? Pazar dinamikleri, yatırım miktarı, hedeflerin büyüklüğü? Hem evet hem hayır. Çünkü bütün bu saydığımız parametreleri aslında kontrol edebilen o kurumu kurum yapan insanlarıdır.
Aslında bir şirketin büyüme hızını, ekibinin kendini geliştirme hızının trendinden yakalayabiliriz. Hepimizin deneyimlediği bir şeydir bu - kariyerimizde bazı zamanlar olmuştur ki biz dahil ekipteki arkadaşlarımızın motivasyonu düşmüştür, bulunduğu durumdan çıkmak için efor sarf etmiyordur, kendini geliştirmek için pek vakit harcamıyordur. Bir kültür silkelemesi yapılmadığı sürece, genelde bu durumda olan şirketlerin sonu pek hoş olmuyor. Diğer taraftan çok hızlı büyüyen şirketlere baktığınızda fırsatı yakalayabilmek için 6-12 ayda bir baştan sonra kendini yenileyen bir grup insan görürsünüz.
İşte tam burada Eğitim & Gelişim departmanları çok büyük bir rol oynuyor. Bu departmanın rolü şirketteki doğru kişilerin kendilerini geliştirmeleri için doğru ortamı, doğru platformu yaratmak. Organize edilen eğitimler bunun önemli bir parçası fakat tek parçası değil. Eğitim hala bütçenin önemli bir kısmı fakat bunun şirkete getirisi ne kadar yüksek o tartışılır.
Amerika merkezli Association for Talent Development’ın 2015 araştırmasına göre anket yapılan İK yöneticilerinin %62’si düzenledikleri eğitim programlarının çalışanın ihtiyacını karşılamadığını düşünüyor.
Zaman içerisinde hem bireysel hem kurumsal eğitimler, sınıf eğitiminden çevrim içi eğitimlere kaydı. Aynı zamanda senkron öğrenim yerini kolay ölçeklenebilir ve kontrolü katılımcıya bırakan video öğrenim platformlarına bıraktı. Bunlar aslında kullanıcı davranışları ve pazarın şartlarının değişmesiyle birlikte gelen güzel gelişmelerdi. Özellikle pandemi sonrası uzaktan çalışmaya geçişle olması gereken bir değişiklikti. Diğer taraftan Udemy, Coursera gibi video öğrenim platformları kişiye kendi öğrenim patikasını çizme imkanı ve neredeyse her konuda bilgi sahibi olabilecek bir platform sunuyordu.
Fakat zaman içerisinde gördük ki video öğrenim platformlarında eğitim tamamlama oranları %3’lere kadar geriledi. Spor salonu senaryosunu burada da görmüş olduk. Yılbaşında “Bu sene spor yapacağım sene” umutlarıyla alınan spor salonu aboneliklerinin ne kadarı kullanıldıysa video öğrenim platformlarında da benzer bir durumla karşılaştık. Video eğitimleri satın aldık ama tamamlamadık.
Topluluk Temelli Eğitimleri Tamamlayanlar %80+
Son birkaç senede farklı pazarlarda da popülerleşen topluluk temelli eğitimleri tanıyalım. Topluluk temelli eğitimleri online video eğitim platformlarından ayıran birkaç nokta var.
Topluluk temelli eğitimler aynı anda bir grup öğrencinin beraber öğrenmesi için farklı eğitim türlerini kullanıp hem bireysel öğrenim hem de toplulukla öğrenime izin veren bir yapıdadır. Bu yapı eğitmeni uzaklaştırmaz, tam tersine öğrencisiyle çok daha sık iletişime geçmesini, ikili ilişki kurmasını sağlar. Bu hem öğrencinin eğitimden faydalanma ihtimalini artırır hem de eğitmenin bu eğitimden aldığı hazı.
Her şey topluluk temelli eğitimle daha mı kolay? Daha bilgi odaklı, internetten araştırıp da öğrenebileceğimiz şeyler için online video platformları hala çok değerli. Çünkü internet bize inanılmaz bir bilgi kaynağı olmakla birlikte, bizi kaosa da itebilecek bir büyüklükte. Online video platformları bizi bir düzene sokarak o bilgiyi almamız konusunda inanılmaz kolaylık sağlıyor. Fakat söz konusu deneyim ve gerçek dünya uygulamaları olduğunda bu yapı biraz yetersiz kalıyor. Çünkü hepimizin de bildiği üzere gerçek dünya uygulamaları teorik anlatımlarda olduğu kadar da tertemiz değil, kitabına uyulmadığı durumlar çokça oluyor. İşte tam burada deneyimli bir eğitmenin yönlendirmeleri, topluluk içerisindeki akranlarımızın benzer deneyimlerini dinlemek bizi teorik bilgiden deneyim paylaşımına itiyor ve öğrenimin etkisi bir anda yükseliyor.
Topluluk temelli öğrenme, katılımcıları bireysel izole edilmiş öğrenme süreçlerinden alıp, onları aktif bir topluluk içinde yer alacakları bir öğrenme ortamına taşır. Harvard Business Review'da yayımlanan bir makale, MBA programlarına katılan öğrencilerin %70’inin, sosyal bağlantıları ve toplulukla öğrenmeyi, bireysel bilgi ediniminden daha değerli bulduğunu belirtiyor. Bu, öğrenmenin sadece bireysel bir süreç olmadığını, aynı zamanda sosyal bir etkileşim olduğunu ortaya koyar.
İşte tam burada topluluk temelli öğrenmenin temelinde yatan farka geliyoruz. Öğrenme eğitim programı sonlandığında bitmiyor. Öğrenim, mezun olduktan sonra, kurduğumuz ikili ilişkilerle devam ediyor. Beraber geçirdiğimiz birlikte öğrenme deneyimi sonrası tanıştığımız kişilerle zaman içerisinde bir araya geliyor ve deneyim paylaşımına devam ediyoruz. Ve bunlar eğitim programı sonlandıktan seneler sonra da devam edebiliyor. Yani eğitim sadece “sınıf” içerisinde olan bir şey değil, bu sınıf çevrim içi de yüz yüze de olsa. Kalıcı ve etkili eğitim, bildiğimiz eğitim programıyla başlayıp hiç bitmeyen bir deneyim oluyor.
Bunun gibi daha fazla yazı için İKahve Dergisi'ni inceleyebilirsiniz.
