Merhaba, biz Nil & Aydan. Brick Institute’de kurumsal süreçleri yönetiyoruz. Bu bültenimizde sizlerle, kurumlarla olan çalışmalarımızı nasıl şekillendirdiğimizi, piyasada gördüğümüz yapay zeka ilgisini ve bu konuda ekiplerin yetkilendirilme ihtiyacını ele almak istedik.
Her gün farklı sektörlerden L&D ve İK ekipleriyle görüşmeler yapıyoruz. Görüşmelerimizde en sık karşımıza çıkan soru şu:
“Ekiplerimizi yapay zekaya nasıl adapte edeceğiz?”
Bu soru bir yandan merakı, diğer yandan da derin bir endişeyi yansıtıyor. Çünkü mesele sadece yeni bir aracı tanıtmak değil; çalışanların güvenle kullanabileceği, iş süreçlerinde değer yaratabileceği, kalıcı ve dinamik bir düzen kurmak.
Gün içinde biz de bu soruya farklı noktalardan yaklaşıyoruz; kimi zaman heyecan baskın oluyor, kimi zaman kaygı. Ama sonunda ikimiz de şunu kabul ediyoruz: mesele yapay zekanın üstünlüğü değil. Asıl mesele, bu teknolojiyi insanların davranışlarını, iş yapış biçimlerini ve öğrenme alışkanlıklarını dönüştürmek için nasıl kullandığımız.
Endişelerden Fırsatlara: Sahadan Gördüklerimiz
Şirketlerin en sık dile getirdiği endişeler arasında güvenlik, doğruluk ve yetkinlik eksiklikleri var. Ancak küresel araştırmalar bu endişeleri fırsat penceresiyle birlikte gösteriyor. McKinsey’nin 2025 raporu, şirketlerin yüzde 92’sinin yapay zekaya yatırım planladığını ama yalnızca yüzde 1’inin olgunluk seviyesine ulaştığını ortaya koyuyor. Yani neredeyse herkes yatırım yapıyor, fakat çok azı bu yatırımı davranış değişikliğine dönüştürebiliyor.
Benzer şekilde, Degreed’in 2025 tarihli araştırmasında çalışanların yüzde 68’i kurumlarından GenAI öğrenme yolculuğunda yeterli destek görmediğini belirtiyor. Bu da kurumların yapay zeka konusunda çalışanlarına yeterli bir öğrenim planı sağlayamadığını gösteriyor. Öte yandan PwC’nin Global AI Jobs Barometer raporu, yapay zeka becerisine sahip çalışanların ortalama yüzde 56 daha yüksek ücret aldığını ve AI’ye en elverişli sektörlerde kişi başı gelir artışının üç kat hızlandığını paylaşıyor. Yani doğru yatırımlar yapıldığında, bunun doğrudan iş değerine dönüştüğü de çok net.
Brick’te Yolculuk Nasıl Başlıyor?
Bizim yaklaşımımızda odak noktası “Hangi problemi çözüyoruz?” sorusuyla başlıyor. Eğer bir kurum yeni başlayan çalışanlarının adaptasyon süresini kısaltmak istiyorsa, yapay zekayı sadece teorik bir başlık olarak eklemiyoruz. Onboarding sürecinde günlük işlerle ilişkilendirilmiş küçük uygulamalar tasarlıyoruz. Çalışan ilk haftasından itibaren deneme yapıyor, güven kazanıyor ve işini farklı yapmaya başlıyor.
Benzer şekilde, kurum içi hareketliliği artırmak isteyen bir şirkette önce beceri boşluklarını haritalıyoruz. Ardından mikro modüller, proje ödevleri ve birebir mentorluklarla bu boşlukları kapatıyoruz. Burada yapay zeka, beceri kazandırmanın hızlandırıcısı oluyor; çalışanların hem öğrenme süresini kısaltıyor hem de deneme-yanılma cesareti kazandırıyor.

Gerçek hayattan bir örnek: ÜNLÜ & Co’nun MT programı kapsamında kurguladığımız Yapay Zeka Ideathonu yoğun bir deneyim olarak tasarlandı: sabah bölümünde katılımcılar Perplexity, ChatGPT, Claude, Miro AI, Canva AI/Gamma ve Sheets AI gibi araçları gerçek iş senaryolarında deneyimledi; öğleden sonra ise “168 milyon dolarlık karar” senaryosunda takımlar halinde araştırma–analiz–strateji–sunum akışını izlediler. Oyunlaştırılmış yapı (ör. “dört şapka” ekip rolleri ve AI karakterlerle etkileşim) sayesinde katılımcılar 10+ aracı kullanarak karar senaryosu üretip sunuma dönüştürdüler; programın amacı araç tanıtmak değil, finans bağlamında sektörlerine yönelik uygulama yaptırmaktı.

Ayrıca köklü bir teknoloji firmasının ürün ekipleriyle PRD hazırlama ve çok adımlı iş akışlarını hızlandırma odaklı oturumlar gerçekleştirdik; sürecin sonunda ekipler ROI analizleriyle yönetime somut verimlilik kazanımları sundular. Medya alanında ise hackathon formatında içerik üretiminden veri doğrulamaya kadar uzanan denemeler yapıldı ve bu çalışmalar doğrudan ekiplerin günlük iş akışlarına entegre edilebilecek MVP’ler ortaya çıkardı.
Ölçmek ve Kalıcı Hale Getirmek
Her adımda ölçümleme işin merkezinde. Eğitim sonunda “eğlenceliydi” ya da “beğendik” demek bizim için tek başına yeterli değil. Bizim için kritik olan, davranış değişikliğinin ve iş sonuçlarının ölçülebilir hale gelmesi. Bunun için modüller arasında ödevler, birebir mentorluklar ve düzenli raporlamalar yer alıyor. Böylece öğrenme, unutma eğrisine teslim olmadan süreklilik kazanıyor.

IBM’in 2025 araştırması da bu yaklaşımı destekliyor: yapay zekanın öğrenme süreçlerine entegre edilmesiyle iki yıl içinde eğitim etkinliğinin yüzde 30 artması ve HR verimliliğinde yüzde 35 iyileşme bekleniyor. Bu, teknolojinin doğru kullanıldığında hem çalışan hem kurum için somut değer yarattığının güçlü bir kanıtı.
Teknoloji Değil, Davranış Dönüştürüyor
Biz sahadaki deneyimlerimizde şunu görüyoruz: yapay zeka eğitim programlarında sadece bir trend değil, dönüşümün gerçek motoru olabiliyor. Ama bu motoru çalıştırmak için önce doğru hedefi koymak, ardından küçük ama sürdürülebilir adımlarla ilerlemek ve en sonunda da davranış değişikliğini ölçmek gerekiyor.
Brick Institute’ta bizim amacımız, kurumların yapay zeka çağında öğrenme yolculuklarını kalıcı ve ölçülebilir davranış değişikliklerine çevirmek. Çünkü günün sonunda mesele teknoloji değil; o teknolojiyle insanların işlerini nasıl daha iyi yapabildikleri. “Yapay zeka işimizi elimizden alacak mı?” sorusu Alive’ 25 gündemindeydi. Topluluğumuzdan çıkan ortak kanaat ise çok daha yapıcıydı: asıl mesele işimizi kaybetmek değil, işimizi yeniden tanımlamak.